Paris, 12. yüzyılın sonunda, Fransa’nın politik, ekonomik ve kültürel merkezi haline gelmiştir. Ülkedeki asil yaşantının yanında her alanda kendine has tarzlar geliştirdi ve yemekler de bu konuda istisna değildi. Paris’teki en eski restoranlar, içkileri ve yemekleri ile iyi zaman geçirmek isteyen Fransızlar için önemli cazip yerler arasında geliyor.
Bu listedeki restoranların hepsi birinci sınıf müşterileri çekmekte başarılı olmuşlardır. Bu yüzden uzun süredir hayatta kaldılar. Bugün Paris, dünyadaki en büyük yiyecek şehirlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Ayrıca, Paris’in modern restoranların da doğum yeri olduğuna inanılıyor. İşte, Paris’teki En Eski Restoran Listesi !
7. Le Grand Véfour
Palais Royal’in bahçesinin hemen yanında yer alan Le Grand Véfour, Paris’in 18. yüzyılın sonlarında nasıl bir yer olduğunu doğrudan gösteren bir yerdir. Le Grand Véfour, görkemli ve süslü olan orijinal dekorunun tümünü günümüze kadar korudu ve o dönemdeki Fransız soylularının zevklerini yansıtıyor. 1782 yılında Antoine Aubertot adlı bir meşrubat üreticisi, Orleans Dükü’nden Palais Royal yakınındaki evlerden birini kiraladı. İki yıl sonra, Aubertot, evi Louis d’Orléans’ın ilk oğlu Chartres Dükü onuruna “Café de Chartres” adlı bir kafeye dönüştürdü.
Le Grand Véfour, geçen on yıllar boyunca sağlam bir müşteri kitlesi ve iyi yemekleri ile itibar kazandı. 1820’de Jean Véfour tarafından satın alınmadan önce Le Grand Véfour’u üç farklı kişi işletti. Jean Véfour mutfak ve menüyü tamamen elden geçirdi ve Le Grand Véfour’u her yönüyle yukarı taşımayı başardı. O zamandan günümüze kadar, Le Grand Véfour bazı iniş çıkışlarla karşı karşıya kaldı, ancak her zaman için ziyaret edilecek popüler bir yer olmaya devam etti.
6. Laperouse
Lapérouse, 1766 yılında, eski malikaneyi bir şarap dükkanı haline getiren ve Kral 14. Louis’in kişisel limonata ve içeceklerini yapan Monsieur Lefèvre tarafından kurulmuştur. Kümes hayvanları konusunda uzmanlaşmış olan Marché de la Vallée caddenin karşısında inşa edildikten sonra Lapérouse da kaliteli yiyecekler satmaya başladı. Lapérouse kısa sürede yiyecek ve şaraplarıyla ünlü oldu. Fransa’nın seçkin kişileri ve tüccarlar kısa zamanda restoranın müşterileri haline geldiler.
Lefèvre, tüccar olan müşterilerinin iş görüşmelerini rahat yapmalarını sağlamak için garsonların odalarını özel odalara dönüştürdü. Lapérouse’un ünlü “Küçük Salonları” Georges Sand, Alfred de Musset, Emile Zola ve Victor Hugo gibi edebi, sanatsal ve politik figürleri tarafından da kullanıldı. Sonunda, Fransa’nın seçkinleri, Paris’in en iyi yiyecek ve içeceklerinden bazılarının tadını çıkarmanın yanı sıra en çılgın fantezilerini gerçekleştirmek için de bu özel salonları kullanmaya başladılar. Lapérouse bugün sadece bir restoran olmasına rağmen, ziyaretçiler salonlara girebilir ve orijinal dekorları görebilirler.
5. Au Chien Qui Fume
Au Chien Qui Fume, bu bölgede bulunan ilk hanın inşa edildiği tarih olan 1740 yılına kadar uzanıyor. Han için seçilen yer, Paris’in Halles au Roy olarak bilinen merkez pazarının yanında ideal bir konuma sahipti ve yerel esnaf, rahatlamak ve yemek yemek için hana geliyordu. Yaklaşık yüz yıl sonra, bölge yeni bir mimari düzenleme geçirdiğinde orijinal han yıkıldı. Ancak, birkaç yıl sonra bu bölgeye yeni bir han inşa edildi.
1920’de, yeni mal sahibi hanı ve iki köpeğini devraldı. Bir puro içen kaniş ve pipo içen teriyer köpekler yeni maskotlar oldu ve restoranın adı Au Chien Qui Fume, kabaca “sigara içen köpek” oldu. Bu süre zarfında, merkez pazar da daha fazla müşteriyi Au Chien Qui Fume ‘ye çekecek olan Les Halles’e alışveriş merkezine dönüştü. Au Chien Qui Fume hala geleneksel yiyecek ve içecekler sunmaya devam ediyor.
4. Stohrer
Stohrer, Paris’teki en eski pastane ve fırındır. 800 yıldan uzun süredir Paris halkına ve turistlere tatlı ikramlar sunmaktadır. Fırın 1730’da Polonya Kralı I. Stanislas’ın pasta şefi Nicolas Stohrer tarafından açıldı. Kralın kızı Marie Leszczynska, Fransa Kralı 15.. Louis ile evlendiğinde, en sevdiği pasta şefi Stohrer’i kendisiyle birlikte Versay Sarayı’na getirdi. Birkaç yıl sonra, Stohrer kendi dükkanını açtı ve o zamandan beri bu dükkan faaliyette.
Stohrer birçok tatlı ve hamur işi ile tanındı. En ünlülerinden biri, yerel Fransız kouglof pastasının çok kuru olduğunu düşünen Kral Stanislas için icat ettiği Baba au Rhum’dur. Şef Stohrer pastayı bitkisel bir likör şurubuyla ıslattı. Ancak kendi fırınını açtığında rhum (rom) kullanmaya başladı. Stohrer’deki çeşitler yıllar içinde genişledi, ancak fırın hala ulusal bir hazine olarak klasik tatlar da sunmakta.
3. Le Procope
1686 yılında Francesco Procopio dei Coltelli adlı bir İtalyan şef tarafından kurulan Le Procope veya Café Procope, Paris’teki en eski kafe olarak kabul edilir. Ayrıca şehirdeki en eski sürekli çalışan restoran olarak da bilinir. Birçok insan Le Procope’un ilk Avrupa kafesi olduğuna ve bilinen kafe kültürünü doğurduğuna inanıyor. Le Procope, Coltelli’nin İtalyan şerbetleri ve yeni keşfedilen kahve ile birlikte Ancienne Comédie Française tiyatrosu yakınında açılmasından sonra, sanatçılar, aydınlar, aktörler ve diğer seçkin insanlar için sıcak bir mekan haline geldi.
İlk günlerinde Jean-Jacques Rousseau, Voltaire ve Denis Diderot gibi birçok büyük Fransız yazar Le Procope’ta sık sık zaman geçirdi. Voltaire, Le Procope’u o kadar sevmiş ki, en sevdiği masa günümüze kadar korunmuş ve şu anda ziyaretçiler için sergilenmekte. Le Procope öylesine üretken oldu ki, Thomas Jefferson ve Benjamin Franklin de dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanından gelen ünlü düşünür ve yazarlar tarafından ziyaret edildi. 1980’lerin sonunda burası 18. yüzyıl tasarımları kullanılarak yenilenmiştir.
2. La Petite Chaise
La Petite Chaise, 1680’de Kral 14. Louis döneminde kuruldu. Bina aslen 1610 yılında inşa edilmiş ve bazı tarihi belgelere göre, Georges Rameau adında şarap ve yiyecek satan bir adam burada yaşamıştır. La Petite Chaise, bunu restoranın resmi kökeni olarak görüyor, çünkü o zamandan beri çeşitli satıcılar bu binada şarap ve yiyecek satmışlardır.
Sonunda, A La Petite Chaise’in ünü kulaktan kulağa yayıldı ve zamanın en ünlü insanları buraya uğramaya başladılar. 19. yüzyılda, ünlü polis Vidocq, A La Petite Chaise’da birkaç tutuklama yaptı. Bu zamanlarda A La Petite Chaise ‘a sıkça gelen bir diğer ünlü de, Physiologie du goût (Tat Fizyolojisi) adlı kitabında restoranın yemeklerinden bahseden ünlü gurme Brillat Savarin oldu. Bugün, La Petite Chaise hala geleneksel Fransız mutfağını sunan Paris’in en iyi restoranlarından biri.
1 – La Tour d’Argent
İkonik La Tour d’Argent , geçmişi 1582 yılına kadar uzanan Paris’in en eski restoranıdır. Restoranın resmi tarihine göre, La Tour d’Argent, 1582’de Rourteau adında bir adam tarafından açıldı. Rourteau, Nobelmenlere hizmet edecek bir han kurmak istedi ve yakınlardaki Château de la Tournelle’nin (Tournelle Şatosu) gümüş renkli yansımaları nedeniyle yeni kuruluşuna “L’Hôstellerie de La Tour d’Argent” adını verdi.
Yüzyıllar boyunca La Tour d’Argent, 4. Henry, Richelieu Dükü, Rus İmparatoru, II. İskender ve Prusya Kralı I. William da dahil olmak üzere pek çok kişi tarafından ziyaret edildi. Ünlü müşterileri sayesinde La Tour d ‘Argent, Fransız mutfağına birçok önemli katkı yaptı. Fransa’da çatal kullanılan ilk restorandı ve 19. yüzyılda sahibi Frédéric Delair , masalara konulan çatalların ucunda oyma ördek motifi kullanmaya başladı. La Tour d’Argent, zaman içinde sürekli yenilik yaparak zamana ayak uydurmayı başarmıştır.