Victor Hugo Kitapları Arasından En Etkileyicisi Bir İdam Mahkumunun Son Günü

Yaşadığı dönem ve sonrasında Fransız Edebiyatı ‘na yön veren ve dünyanın en tanınmış yazarları arasında yer alan Victor Hugo, şiirleri, oyunları ve romanları ile unutulmaz izler bırakmayı başarmış dahi bir sanatçıdır. Bir İdam Mahkumunun Son Günü ise Victor Hugo kitapları arasında çok önemli bir yere sahiptir.  Romantik akımın en tanınmış ve özgün temsilcileri arasında yer alan yazar, […]

Yaşadığı dönem ve sonrasında Fransız Edebiyatı ‘na yön veren ve dünyanın en tanınmış yazarları arasında yer alan Victor Hugo, şiirleri, oyunları ve romanları ile unutulmaz izler bırakmayı başarmış dahi bir sanatçıdır. Bir İdam Mahkumunun Son Günü ise Victor Hugo kitapları arasında çok önemli bir yere sahiptir. 

Romantik akımın en tanınmış ve özgün temsilcileri arasında yer alan yazar, aynı zamanda toplumsal sorunlara ve politikaya da yakından ilgi göstermiştir. 1802 yılında doğan Hugo, 1848 yılı ayaklanmaları sonrası Kurucu Mecliste de yer alır. Çıkardığı l’Evenement gazetesi ile 1852 hükümet darbesine karşı çıkışı sonrası sürgün edilerek, uzun yıllar boyunca sürgün hayatı yaşayan Fransız yazarın ülkesine tekrar dönüşü ise 1870 yılını bulmuştur.

Ünlü yazarı unutulmaz baş yapıtları “Sefiller” ve “Notre-Dame’ın Kamburu” ile tanısak da, ‘sadece bir kitap okudum ve tüm hayatım değişti’ dedirten eseri Bir İdam Mahkumunun Son Günü isimli romanında da, okurlar olarak derinden sarsılıyoruz.

Bir İdam Mahkumunun Son Günü – Toplumsal Bir Kaynak

Bir İdam Mahkumunun Son Günü - Victor Hugo

Klasik edebiyat şaheserleri içinde sayılan ünlü eserlerin yazarı olan Hugo, dünya edebiyatı tarihinde yerini alır. Henüz 27 yaşında iken, 1829 yılında kaleme aldığı bu eserinde Victor Hugo, idam cezası karşısındaki tavizsiz tutumunu gösterir. 19. Yüzyıl Fransa’sına gerçekçi bir bakış açısı ile yaklaşan Bir İdam Mahkumunun Son Günü bu açıdan tarihi ve aynı zamanda toplumsal bir kaynak niteliğini de taşır.

Greve Meydanı’nda Bir İdam

Bir İdam Mahkumunun Son Günü , Paris’in ünlü Greve Meydanı üzerinde gerçekleştirilen bir idam olayına Victor Hugo’nun tanıklık etmesinden ilhamla yazılmış bir eser olarak dikkat çekiyor. Hugo’nun takma bir isimle yayımladığı bu romanında, dönemin Fransa’sına sosyolojik ve siyasi yönden eleştiriler getiriliyor.

Romantizm akımının en usta kalemleri arasında yer alan Victor Hugo, bu yapıtında bir idam mahkumunun yaşadığı ölüm korkusu ile umudu arasındaki sarsıcı değişkenlikleri kendine özgü bir anlatım tarzı ile okuyucusuna aktarıyor. Okuyucunun empati yapabileceği bir dil kullanan yazar, ölüme doğru hızla yaklaşan bir kişinin ruh dünyasındaki değişimleri de an be an eserine taşıyor. Bu yönü ile de Bir İdam Mahkumunun Son Günü yaşam ve ölüm arasında gelgitler yapan bir psikolojik roman özelliğine sahip bulunuyor.

İdam Cezasına Mahkum Bir Adamın Satırları

Eserinin ön sözünde idam hakkındaki düşüncelerini, okurlarına sanki bir manifesto tarzında aktaran Victor Hugo, idam konusunda “ İhtilallerin dahi yok edemediği bir kaide ” tanımlamasını yapıyor.

Bu giriş sonrası bir tiyatro piyesi tarzında bir gelişme kısmında halktan kişilerin dili ile topluma ilişkin eleştirilerini okuyucuya aktarıyor.

Eserin son bölümünde ise en çarpıcı kısmı, beş haftalık yargılaması sonrası idam kararını öğrenen cinayet suçundan tutuklu bir adamın satırları oluşturuyor. Bu satırlarda sürekli değişerek birbirinin yerini alan korku ve umut duyguları arasında okuyucu kendi merhamet sürecini yaşıyor. Mahkumiyeti önceki hayatından artık oldukça uzaklaşan ve o hayata yabancılaşan adam, son kısımda ise insanlar hakkındaki his ve düşüncelerini de aktararak, okurları derinden sarsıyor.

Ölümü Gelmeden Ölmeye Başlayan Bir Ruhun Çırpınışları

Ölüme mahkum edilen kişinin kendi ağzından yazılan eserde, daha idamı gelmeden, giyotinle sona erecek hayatının düşüncesi kendisini öldürmeye başlayan bir mahkumun daralan iç dünyasına iniyoruz. Ölmek korkusu tüm benliğini kaplayan, geride bıraktıkları ve özellikle kızı hakkında sürekli düşünerek çok üzülen adam, yaşadığı her saniye gerçekleşecek ölümünü ve sonrasında kızının yaşayacaklarını ayrıntıları ile kurgulamaya devam eder.

Suçluyu kazıdığında altından bir insan çıkacağına dair önemli vurgular yapan bu eser de büyük yazar Victor Hugo, ölüm cezası ile mahkum olan bir adamın yaşadığı son günü mükemmel bir edebi dil ile anlatıyor.

Yazarın kamu vicdanını etkileme ve idam cezası karşısında bir protesto amacı ile kaleme aldığı eseri büyük ölçüde de başarıya ulaşmıştır. Modern dünyanın artık çoğu ülkesinde uygulaması bulunmayan bu cezanın insanlık dışı yönüne daha 19. yüzyılın ilk yarısında dikkat çeken ve bu yönü ile de tarihsel bir belge olma önemini ihtiva eden roman, dünya klasikleri arasında da yerini almıştır.

Bu yazımızı, idama giden adamın küçük kızına duyduğu derin merhameti gösteren ve idamın aslında bireysel bir ceza ve durum olmadığını apaçık bir biçimde gözler önüne seren romanın şu satırları ile bitirelim.

“Ah!!! Benim zavallı yavrucuğum! Onun ne suçu var ki…”

Dünyanın her dönem çok satan kitaplarından olan Bir İdam Mahkumunun Son Günü hem bir analiz hem de bir aynalama yapan bir yapıya sahiptir. Toplumsal gerçekleri gün yüzüne çıkaran, insanların başka bir insanın ölümünden duyduğu hazı inceleyen ve idam cezasının yalnızca tek bir kişiyi hayattan koparmadığını gösteren çok önemli bir eser… Victor Hugo kitapları arasındaki en dramatik ve en gerçekçi olanı. 

Exit mobile version