Uzayda Yaşam Varsa Neye Benziyor Olabilir? Şok Olacaksınız!

Uzayda yaşam kimileri için

Uzayda yaşam kimileri için gerçek, kimileri içinse sadece film senaryolarından ibaret. Ya siz uzayda bir yaşam olduğuna inanır mısınız? Uzayda yaşam var mıdır? Varsa neye benziyordur? İşte, tüm detayları ile sizlerle!

Uzayda Yaşam

Yıllardır gerek çizgi filmler, gerek filmler, gerekse kimi diziler, araştırmalar ve “uzaylı haberleri” bizleri uzayda yaşam olduğuna ikna etti. Kimileri buna inanmasa bile, herkesin aklında ister istemez biz soru işareti oluştu. Hem, insan beyni gerçek olamayacak bir şeyi hayal edebilir mi? Ya da hemen hemen her film de şekilleri aynı olan uzaylılar olmayan bir gerçekliğin yalancı bir yansıması olabilir mi? Peki, gerçekten uzayda yaşam var ise, hiç bilmediğimiz gezegenlerde ki yaşam nasıldır?

Başka Gezegenler Başka Hayatlar

Uzayda görülen başka cisimler, farklı güneşler etrafında tur atan bambaşka gezegenleri keşfetmeye başladıkça, farklı gezegenler hakkında haberler çoğalınca ve bilgimiz artınca insanoğlu ister istemez Satürn ve Jüpiter uyduları üzerinde yaşam planları yapmaya başlandı. Peki sizce bu gezegenlerde başka yaşamlar ile karşılaşabilir miyiz? Ya da karşılaşır isek bunu fark edebilir miyiz? Bu soruların cevaplarını hala bilmesek bile, yapılan araştırmalar uzayda farklı yaşamların olabileceği yönünde.

Başka Gezegenler de Yaşam Var mı?

Yapılan uzayda yaşam araştırmaları gösteriyor ki sadece bizim galaksimiz de bile milyarlarca Dünya benzeri gezegen var. İçinde yaşadığımız Dünya da bunlardan yalnızca bir tanesi. David Charbonneau (Harvard Üniversitesi astronomi Profesörü)

“En iyi tahminlerimize göre her dört yıldızdan birinde bizimkine benzer sıcaklık ve boyutta en az bir gezegen var. Bu, oldukça yüksek bir olasılık”

diyerek bir kez daha akıllar da soru işareti bırakıyor.

Konuyla ilgili birçok bilim adamı milyarlarca gezegenden en az birinde yaşam olduğu konusunda hemfikir. NASA’nın bir kolu olan Ames Araştırma Merkezi’nde görev alan gezegen bilim uzmanı Dr. Chris McKay;

“Yaşamın iki basit gerçek üzerine kurulu olduğunu varsayabiliriz”

diyor.

Birincisi; yaşamın kimyasal unsurları (yani azot, hidrojen ve oksijen), tıpkı Dünya’daki yaşamın iki temel bileşeni olan sıvı su ve organik karbon gibi, evrende bol miktarda bulunuyor. İkincisi; gezegenimizin oluşumundan hemen sonra bile Dünya üzerinde yaşam vardı. Yani koşullar elverdiğinde yaşam hızla ve rahatça yayılabiliyor.

“Yaşamın kaynağı yaygın olarak bulunuyorsa, akıllı yaşam da yaygın olarak bulunabilir” diyor.

Mckay’in düşüncesine göre gezegenler de tek hücreli canlılardan daha fazlası ile karşılaşılması büyük bir ihtimal. Tabii bunun için önce gidip bakmak gerek.

Bilim insanları ve konuya ilgi duyan girişimciler kısa sürede uzak yıldızlara ulaşmanın yollarını çoktan aramaya başladılar bile. 2016 yılında oluşturulan Starhot projesine göre SpaceChip adını verdikleri nano boyuta sahip uzay araçlarını Dünya da yerleşik yoğun lazer sistemi ile uzayda yönlendirmek mümkün. Bu projenin kurucuları arasında ise Stephen Hawking, Mark Zuckerberg ve İsrail’li Rus teknoloji girişimcilerinden Yuri Milner gibi isimler de var. Sizce, neredeyse dünyaya yön veren bu isimler, bir bildikleri olmasa böyle bir projeye dahil olurlar mıydı?

Starhot projesi işe yarar ise bize en yakın yıldız sistemi olarak bilinen A.Centauri’ye gidiş süresi 100 bin yıldan tam 20 yıla düşecek. Aslında bu proje 2018 yılının Mayıs ayında test edilmeye başlandı. Bu sırada NASA ise diğer yıldızların gezegenlerinde yaşam belirtilerini ve atmosfer yapısını incelemek için iki ayrı program başlattı. Başka bir program olan James Webb Uzay Teleskobu da 2021 yılında ESO’nun Fransız Guyanasındaki platformundan fırlatılacak.

Varsa Diğer Dünyalar Neye Benziyor Olabilir?

Konu bu kadar derin ve farklı olunca bilime yön veren tanınmış isimler uzayda neler bulacağımıza dair çeşitli fikirler geliştirdiler. Bu fikirlerden çıkan sonuçlar ise Bir Uzaylının Doğal Tarihi (Natural History Of An Alien) ve Yabancı Gezegen (Alien Planet) gibi bazı belgesellere konu oldu. Bu iki begesel dahi insanların akıllarında bir uzay yaşamı profili oluşturdu. Uzayda yaşam varmı sorusuna insanlar “var ama bizim dünyamızdan farklı” diye cevaplar vermeye başladılar.

Araştırılan elbette ki sadece uzayda yaşam değil. Bazı bilim insanları sadece bizim dünyamız ile farklı dünyalar arasında ki yaşam farkını değil, o yaşamları oluşturan kimyasallarını neler olduğunu araştırmaya başladılar. Hani, filmler de çoğunlukla gördüğümüz koca gözlü, koca kafalı, çoğu zaman yeşil derili uzaylı tasvirleri artık demode oldu. Bilim insanlarının tasarladıkları başka gezegenlerde ki dünyalar artık daha gerçekçi.

 Hal böyle olsa bile kimi bilim insanları da diğer gezegenlerde ki yaşamın 20 yıl önceki filmlerden daha iyi olmadığı görüşünde. Tabii bunların hepsi birer tahmin, henüz kanıtlanamadı ve o günden beri çok fazla keşif yapıldı. Yapılan bu keşifler görüş alanımızında genişlemesini sağladı.

Washington Üniversitesi Paleontolog Prof. Dr. Peter Ward Yine de evrendeki her gezegende fizik ve kimya kuralları aynı olacaktır. Fiziği alt etmenin çok fazla yolu yok” diyor. Ward’a göre Dünya benzeri bir gezegende, dış uzayda da olsa, fiziksel sınırlamalar buradakinden farklı olmayacak; dolayısıyla benzer bir yaşam tipi meydana gelecektir.

“Çünkü görmek, duymak, yüzmek ya da uçmak gibi yetilere sahip olmanın çok fazla farklı yolu yok, ve doğal seçilim de verimsiz olanları, tıpkı bizim gezegenimizde yaptığı gibi, eleyecektir”.

Diyor. Bu görüşe göre diğer gezegenlere ait düşüncelerimiz anlamlı da olabilir.

Bilim insanlarının yaptığı tahminleri zaten çok da saçma bulamayız. Belki biraz eksi ya da yavan diyebiliriz, çünkü evrim oldukça şaşırtıcı yapısıyla sürekli değişme ve değişik şekiller de gerçekleşme yapısına sahip. Arizona State Üniversitesinden astrobiyolog Theresa Fisher, “Evren bizi çok değişik yollarla şaşırtıyor” diyor; “Gözlemlenen ortam tipleri çok çeşitli olmasına rağmen karşılaşılan şey yine de tamamen yabancı gelebilir”.

Fisher’ın düşüncesine göre başka gezegenler de karşılaşacağımız yaşamların bizim Dünyamızda ki yaşama benzemesini düşünmek için aslında bir neden yok.

Çok Büyük Tuhaflıklar

Uzayda yaşam konusunda çok farklı şeyler ile karşı karşıya kalabiliriz. Aslında dünya dışında olan yaşamım tanıdık geleceğini savunmak çok da doğru değil. Yaşadığımız dünya da dahi başka yaşamlar başka formlar da karşımıza çıkabiliyor.

Dünyada ki farklı farklı yaşam formlarını görmek için sadece deniz atlarına bakmanız yeterli olacaktır. Deniz atları diğer balıklar ile aynı forma sahip olsa da eşsiz bir şekilleri var. Pennsylvania Üniversitesi paleontologlarından Dr. Lauren Sallan;

“Bazen, sadece bir kez gerçekleşmiş çok tuhaf şeylerle karşılaşabilirsiniz. Bu şimdi de olabilir, geçmişte de”.

Diyor.

Diğer gezegenler arasında dünyaya benzeyen gezegende çok daha büyük tuhaflıklar ile karşı karşıya kalınabilir. Hatta bu farklılıkları yaşam olarak bile algılamayabiliriz.  Astronom Casey Brinkman’a göre yapılan mevcut çalışmalar da insanoğlunun yaşam olarak tanımladığı şeyler aranıyor. Eğer bir tuhaflıktan bahsediliyor ise her  şey mümkün hale gelebilir. Bundan dolayı astronom bilim insanları araştırma yaparlarken Dünya’dan bildiğimiz ve yaşamamız için gerekli olan oksijen gibi maddelerin izlerini arıyorlar. Oksijenden daha iyi uzayda yaşam belirtisi mi olur?

Biyoloji – Kütle Çekimi İlişkisi

Diğer gezegenler de kimyasal olayların dışında değişik koşullar da yaşam evrimini etkileyen veriler arasında. Örneğin; kütle çekimi. Uzayda yaşam araştırmaları yapılır iken daha büyük ve daha yüksek yoğunluğa sahip bir gezegende kütle çekiminin aha fazla olacağı ve buna bağlı olarak bu gezegende ki  yaşamın daha kısa, daha güçlü ve hatta daha fazla kol, bacak gibi uzuvlara sahip canlıların oluşumuna neden olacağı düşünülür. Tersi bir durumda ise daha tersi canlıları (zıplayan hava da süzülen, uzun ve hafif canlılar) beklemek de doğru olur.

Gökyüzünde ki nüfusu etkileyen şeylerden biri de hiç kuşkusuz atmosferin yoğunluğu ve nelerden oluştuğudur. Uzayda yaşam varmıdır, sorusu sorulmaya devam ederken bilim insanları her gün bu sorunun cevabını bulmak adına yeni çalışmalar yapmaya devam etmektedirler.

Farklı gezegenler de mevsimsel değişiklikler de söz konusu olabilir. Dünya da yaşadığımız ve süresi 365,25 günlük yıl, diğer gezegenler de bu günlük yıldan daha kıs bir yörüngeye sahip. Bu yüzden mevsimsel değişiklikler birkaç hafta hatta birkaç gün dahi sürebilir. Hatta bazı gezegenler eliptik bir yörüngeye sahip olduklarından, aşırı derecede sıcak ya da dondurucu olabilir.

Bir Acayip Dünyalar

Hayat, farklı özelliklere sahip gezegenler de bambaşka şekillerde ortaya çıkabilir. Buralar da yaşanacak olan evrim de o koşullara göre şekillenecektir. Şimdi, bazı gezegen tiplerini ve bu gezegenler de yaşamanın getireceği avantajlar ve dezavantajları inceleyeceğiz.

1. YO-YO Gezegenler

Uzayda yaşam da Dünya’nın dairesel yörüngesinin tam tersine, başka gezegenler uzun ve daha da belirgin eliptik yörüngeye sahiptirler. Kendi güneşlerine çok yaklaşıp kısa süreli de olsa kavurucu sıcaklara, çok uzaklaşıp dondurucu soğuklara maruz kalabiliyorlar. Her ne kadar yıldıza yaklaşırken ve uzaklaşırken arada geçen kısa süreler de yaşamın oluşması mümkün olsa da burada ki canlıların yaşamlarını idame ettirebilmeleri için okyanusların buharlaşmasına ve kışın dev bir kar topuna dönüşmesine alışmaları gerek.

2. Gözbebeği Gezegenler

Bu gezegenler de gezegenlerin bir yüzü daima aydınlık ve sıcakken, bir diğer yüzü tamamen karanlıktır. Bu özellikleri yüzünden güneşe bakan tarafın merkezinde sürekli büyük bir fırtına vardır. Karanlık yüzünde ise hep donma yaşanır. Arada kalan kısa bir kuşakta ise Dünyamıza benzer iklim koşulları görülebilir.

3. Ganymede’deki Okyanus Katmanları

Ganymede, Güneş sisteminin en büyük uydusudur. Bu uydunun donmuş yüzeyi altında birbirindan farklı basınç ve ısı değerlerine sahip okyanus katmanları olduğu düşünülüyor. Eğer bu uydu da yaşam var ise büyük bir ihtimal kayaç tabana dokunan en altta ki katmanda yaşamın başladığı düşünülüyor.

4. Başıboş Gezegenler

Kimi gezegenler güneşlerinin yörüngesinden fırlarlar ve evrende başıboş bir şekilde dolaşırlar. Her ne kadar sıcak olan gezegenleri sayesinde milyonlarca yıl yaşasalar da canlıların soğuk ve karanlık yaşama adapte olabilmeleri için kemosentez yapmaları gerekir. Astronomi profesörü Dimitar Sasselov’a göre “bir gezegen, merkezindeki sıcaklığı milyarlarca yıl koruyabilir. Bu zaman, yörüngesinde oldukları yıldızın ömründen bile fazladır”.

5. Disko-Bar Gezegenler

Uzayda yaşam konusunu merak ediyor isek, bu bilgileri muhakkak bilmemiz gerekiyor. Yıldız patlaması sonrası oluşan pulsar yıldızlarının çevresinde bulunan gezegenler de güneş ışığı yoktur ve ancak kemosentez ile bu gezegenler de yaşam sürdürülebilir.

6. Sıvı Metan Gezegenler

Titan, Satürn’ün en büyük uydusudur. Titan’ın üzerinde bulunan dağ ve tepeler, nehirler ve bulutlardan dökülen yağmurlar ile gezegenimiz Dünya’ya çok benzer bir yapıda görünse de aslolan çok başkadır. Dondurucu soğuk, suyu anında adeta bir kaya gibi sertleştirir. Bu ay da sıvı kalabilen tek şey, doğal gazın ana bileşeni olan metan gazıdır. Eğer burada yaşam varsa dondurucu soğuklar nedeni ile çok yavaş bir evrim sürecine sahiptir.

Uzaylılar Nasıldır? Neye Benzerler?

Uzayda yaşam konusu bu kadar araştırılınca haliyle ortaya uzaylı konusu da çıkıyor. Uzaylıların görünüşlerini eminiz ki bu canlılara inanan herkes çok merak ediyordur. Bilim insanları bu konuda da bazı tahminler de bulunmuşlar. İşte o tahminler!

1. Yürüyen Yetisine Sahip Bitkiler

Uzayda yaşam var ise, burada ki yaşamlar da bitki ve hayvan ayrımı olmayabilir. Kalbi olan, su için ya da ışık için yer değiştiren canlılarla karşılaşmamız olasıdır. Fotosentez ile yaşamını sürdüren ve tehdit altında kalmadıkça yerini değiştirmeyen hayvanlar olması da olasıdır.

Neredeyse bir dinazor büyüklüğünde, sırtında fotosentez yapan bitkiler olan ve besinini doğrudan topraktan alabilmek amacıyla yayvan olan farklı yaratıklarla da karşılaşmak mümkündür.

2. Mega Yaratıklar

Uzayda yaşam işbirliğini de gerektiriyor olabilir. Binlerce ve belki de sayısız amip bir araya gelerek denizanası formunda dev bir şekilde karşımıza çıkabilir, binlerce karides boyutunda etoburlar birbirlerine adeta kenetlenerek bir canavar halini alabilir. Söz konusu uzayda yaşam olunca her şey hayal edilebilir.

Herhangi bir gezegenin kaç yıldız etrafında döndüğü ve yörüngesinin darlığı aynı zamanda o gezegenin ne kadar güneş enerjisi ve radyasyon alacağını da belirler. Bu sayede bu gezegende canlıların yaşamak fotosenteze mi yoksa kemosenteze mi ihtiyaç duyduğu tahmin edilebilir.

Hayvanların gücü ve dayanıklılığı kaslarına ne kadar oksijen iletildiği ile doğru orantılıdır. Buna rağmen bilim insanları hayvanları daha hareketli hale getirecek başka oksijen taşıyıcıları olabileceğinde hem fikirler. İşte tam da bu yüzden oksijen konusunda cömert davranan gezegenler de hiç durmadan sürekli uçabilen hayvanların olması da mümkün.

3. Minicik Kör Gezegenler

Karanlık ve soğuk olan gezegenler de uzayda yaşam sınırlı bir enerji kaynağı olan kemosentez ile sürdürülür. Bu işlem de organizmanın daha küçük boyutlarda olmasını gerektirebilir. Yani buna bir nevi Dünya da ki yaşamın minyatür hali de diyebiliriz. Ayrıca bu bölge de gözlerin görmesine de gerek yok. Burada yaşayan canlılar etraflarını başka yöntemler ile algılayabilirler.

4. Yüzen Dünyalar

Eğer bir gezegen de atmosfer çok yoğun ise burada yaşayan hayvanlar ile bitkiler çok, çok yüksekler de adeta havayı yararak yüzebilirler. Bir gün böyle bir gezegen ile karşı karşıya kalırsak uçan balina benzeri hayvanlar, çok yüksekler de gezen ahtapotlar görmek de mümkün.

NASA’nın planlarına göre 2023 ve 2024 de Europa’ya bir görev gerçekleştirilecek ve bu görev de Enceladus üzerinde yaşam belirtileri araştırılacak. ESA (Avrupa Uzay Ajansı) Jüpiter 3 uyduya; Ganymede, Callisto, Europa, 2022 de gerçekleşecek bir görev yapmayı planlıyor. Bu aylar da ise buzlaşmış kabukların altında sıvı olduğuna dair güçlü kanıtlar var. Dünyamız da ki okyanuslar da en derinler de yaşamlarını sürdüren oldukça sıra dışı canlılar olduğunu düşünürsek bu uydular da uzayda yaşam olacağı yönünde umutlar da var.

Yukarıda da bahsettiğimiz belgesellerden birinde Europa uydusu üzerinde birbiri üzerine yığılmış şekilde bulunan milyarlarca bakterinin üflenen ısı ve besinler ile yaşadığı bir ekosistem hayal edilmişti. Balık benzeri, hortumu olan ot obur bir hayvan türü ise kendi besinini bakteri tüplerini emerek sağlıyor ve kendisi de aynı köpekbalığına benzeyen canlılar tarafından av oluyordu.

Sasselov bunun prensipte mümkün olacağını düşünüyor ve ekliyor;

Dünya’da bugün yaşayan ve yakın geçmişte yaşamış karmaşık yapıdaki tüm canlıları alıp hepsini küçültmek lazım” diyor: “Aynı davranış, aynı karmaşık yapı 100 kat daha küçük bir ölçekte aynı olabilir mi? Tabii ki olur. 5 cm boyunda bir köpekbalığının nesi yanlış?”

Her bilim insanı elbette ki aynı fikir de değil, Ames Araştırma Merkezi’nden Dr. Yael Kisel;

“Güneş Sisteminde yaşam varsa muhtemelen mikrobiktir”

Derken

Dr. Seth Shostak ise;

“Tipik bir uzaylı neye mi benzer? Ufak, yuvarlak, mikroskop altında bakabileceğimiz bir kütle olacaktır”

Diyor.

Fikirler her ne kadar farklı olursa olsun, birçok bilim insanı uzayda yaşam olduğu konusunda hem fikir. Araştırmalara hız kesmeden devam etmek gerekiyor. Çünkü bir gün gerçekten uzayda yaşam bulunur ise bu insanoğlunun keşfettiği en önemli şey olacak.

https://www.youtube.com/watch?v=5FAjsTCdyeM

uzaylilar-var-mi.pdf