Trabzon Gezi Rehberi Trabzon Hakkında Bilinmesi Gereken Detaylar

Trabzon şehri Rize, Giresun,

Trabzon şehri Rize, Giresun, Gümüşhane ve Bayburt şehirleri arasında kalan bir şehirdir. Yemyeşil doğası, Karadeniz’e kıyısının bulunması, mis gibi havası ve hem Karadeniz şivesiyle anlatılan Temel fıkraları hem de kendine has hırçın, deli dolu ve aynı zamanda da espritüel Karadeniz insanlarına sahip olması Trabzon’u özel şehirlerden birisi yapıyor.

Trabzon denince birçoğumuzun aklına ilk etapta kuşkusuz Sümela Manastırı, Uzungöl, yayla, kuymak, hamsi, mısır ekmeği ve Akçaabat köftesi geliyor. Tabii birde oralara gidip gezip görmeyen pek çoğumuzun gözünde hemen yemyeşil perspektif bir resim canlanıyor. Öyleyse şimdi gözümüzün önünde canlanan bu resmi daha detaylarıyla anlatalım.

Trabzon’da Görülmeye Değer Yerler

Trabzon’da hemen her mevsimde yapılabilecek bir aktivite vardır. Yaz mevsiminde çoğunlukla yağmurlu bir havanın hâkim olduğu, kış mevsiminde de sisli ve soğuk geçen Trabzon’un havası genellikle serttir. Hava ne kadar sert olursa olsun yine de Trabzon hem doğa hem de tarihi güzellikleriyle görülmeye değer yerler arasında bulunuyor ve yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekiyor.

Sümela Manastırı (Meryem Ana Manastırı)

Sümela Manastırı, anlatılanlara göre 13 yüzyılda Bizans İmparatorluğu döneminde Barnabas ve Sophranios adlarında iki rahip tarafından Trabzon’un Maçka ilçesinde bulunan Altındere vadisindeki Karadağ’a yapılmıştır. Kayalıklar üzerine inşa edilmiş olması sebebiyle Sümela Manastırı görsel bakımdan dünyada pek çok kişinin ilgisini çeker ve Türkiye’de görülmeye değer yerler listesine hemen eklenir.

Manastırın tarihi geçmişine bakıldığında Meryem Ana adına yapıldığı bilinmektedir. Bu sebeple Sümela Manastırı halk arasında Meryem Ana Manastırı olarak da adlandırılır. 13. yüzyılda yapılan manastır, 6. yüzyıla geldiğinde İmparator Justinianus’un isteği doğrultusunda General Belisarios tarafından hem daha genişletilerek büyütülür hem de eskiyen bölümleri onarılır.

Meryem Ana Manastırı’nda Ana Kaya kilisesi, öğrenci odaları, kutsal ayazma, şapeller, misafirhaneler, muhafız odaları, baş rahiplerin odaları, kütüphane ve mutfaktan oluşan bölümler yer alırken bir de su kemeri bulunmaktadır. Günümüze gelene kadar büyük bir bölümü harap olarak yıkılan Sümela Manastırın hem dar hem de uzun merdivenleri vardır.

Manastırın duvarlarında İncil’i anlatan ve Hz. İsa ile Hz. Meryem Ana’nın hayatını resmeden freskler bulunmaktadır. Sümela Manastırı, Trabzon’un en önemli tarihi eseri olarak korunmaya alınmıştır ve Trabzon’u merak eden turistlerin listelerinde Trabzon’da görülmeye değer ilk yer olarak işaretlenir.

Uzungöl

Uzungöl, Trabzon’da Çaykara’ya bağlı mahalli bir yerdir. Her ne kadar Çaykara’ya bağlı olsa da Çaykara ile Uzungöl arasında ki mesafe 19 kilometre civarındadır. Uzungöl’ün Trabzon ile arası 94 km iken Rize ile arası ise 70 km’dir. Bu mahallenin halkı, hemen hemen her yıl yüzbinlerce turisti ziyaretleri sırasında misafirperver bir şekilde ağırlarlar. Bu şekilde turistlerin ilgileri Uzungöl’e daha da çok artar.

Geçmiş tarihte bir dönem Solaklı Deresi’nin önünün bir afet sonrası kapanmasının ardından Uzungöl meydana geliyor. Günümüzde turistik bir bölge haline gelmiş olan Uzungöl’de oteller, restoranlar ve kuş gözlem kulesi bulunmaktadır.

Ağaçların ve yaylaların arasında bulunan Uzungöl’de bisiklet turları, doğa yürüyüşü, yamaç paraşütü yapılabilir, kamp kurulabilir ve Karadeniz’in muhteşem kahvaltılarından yenilebilir. Gölün kenarında bulunan tek minareli cami ise gölün Uzungöl’ün manzarasına bir başka güzellik katar. Trabzon’a ilk kez giden bir kişinin muhakkak görmesi gereken yerlerden birisidir.

Akçaabat

Akçaabat’ta görülmeye değer yerlerin başında St. Michelle Kilisesi, Sera Gölü ve Orta Mahalle bulunur. Trabzon ile arasındaki mesafe 13 kilometre civarındadır ve Trabzon’un en büyük ilçelerinden birisidir. Akçaabat’ın eski ismi Yunancadan gelen Platana’dır.

Trabzon’un Akçaabat ilçesi hem Akçaabat köftesi, kemençesi ve horonuyla hem de süt ve süt ürünlerinden meydana gelen tereyağı, peynir gibi mamullerle tanınır.

Akçaabat festivaller, kalandar ve yaylalarda yapılan şenlikler ile dikkat çekmektedir. Özellikle kalandar zamanında çocuklar evleri gezerek maniler, şarkılar söylerler ve yanlarında taşıdıkları poşetlerine ev halkı tarafından hediyeler konulmasını beklerler. Kalandar sadece Akçaabat’a özgü değildir fakat bu ilçede her yıl ocak ayının 14’ün gecesinde kutlanır.

Vakfıkebir

Trabzon’un bir başka görülmeye değer yeri ise Vakfıkebir’dir. Vakfıkebir’e giden bir turist muhakkak Eski Cami’yi, Fol deresini, Yoroz Burnu’nu ve Beşikdağ tabiat parkını gezmelidir. Bu yörenin en çok dikkat çeken yerleri buralardır.

Vakfıkebir yine başlı başına kendine has süt ve süt ürünlerine sahiptir ve Vakfıkebir tereyağı ile Vakfıkebir ekmeği de oldukça meşhurdur. Burada yenilebilecek diğer yemekler ise hamsi kuşu, yağlaş, sarambula ve ısırgan yemeğidir. Vakfıkebir’de her yıl ekmek festivali düzenlenir ve yarışmalarla birlikte birçok farklı aktiviteler yapılır.

Şu ana kadar tanıttığımız yerlerin dışında Trabzon’a yolu düşen bir kişinin Gülbahar Hatun Türbesi, Çal Mağarası, Trabzon Kalesi, Küçük Ayvasıl Müzesi ve Trabzon Müzesini görmeleri gerekir. Bu yerlerde çok farklı bir atmosfere sahip ve görülmeye değer yerler arasında bulunuyor.

Trabzon Yemekleri Trabzon’da Ne Yenir?

Trabzon’a giden bir kişi hamsi tava, hamsi pilavı veya hamsi kuşu yemeden dönmemelidir. Trabzon’un en sevilen ve en çok tercih edilen yemeklerini aşağıdaki şekilde sıralayabiliriz:

Kara lahanadan yapılan yemekler,Lahana çorbasıIsırgan yemeği,Fasulye turşusu,Turşu kavurması,Vakfıkebir ve mısır unu ekmeği,Trabzon tereyağı,Hamsiköy sütlacı,Kuru fasulye,Muhlama,Kapalı pideAkçaabat Köftesi,Laz Böreği

Bir turist bu yemekleri belki her yerde yiyebilir, fakat Trabzon yörelerinde yapılan bu lezzetler kendi yörelerine has bir şekilde yapıldığı için çok farklı bir tada sahip oluyorlar. Gerek tarihi bakımdan gerekse muhteşem doğasıyla Trabzon, Türkiye’de gezilip görülmeye değer şehirlerden birisi olarak karşımıza çıkıyor.

Şimdi şöyle bir geriye yaslanıp, mis gibi üstünde dumanı tüten mısır ekmeğiyle ya da Vakfıkebir ekmeğiyle, peyniri uzayan bir kuymak yerken bir taraftan da Karadeniz’in enfes çayını yudumlayarak Uzungöl’ü seyretmek ne güzel olurdu değil mi?