Ölüm kelimesi dahi insanı korkutmaya yetiyor. Aslında insanların korktuğu şey bilinmezlik değil, yaşamın bittiği gerçeği. Peki size bilim insanlarının ölen beyni geri getirdiğini söylesek? İşte, detaylar!
Ölen Beyin Hayata Geri Döndürüldü
Herkesin bildiği üzere beyin ölümü gerçekleştiğinde beden de ölür. Yani sonsuzluğa yelken açarız. Ancak bilim insanları geçtiğimiz yıl ölmüş bir domuzun beynini hayata geri döndürmüşlerdi. Yani ölüm, adeta tersine çevrildi.
Beyin ve beynin sapında gerçekleşen tüm nörolojik işlevler, beyin ölümü gerçekleştiğinde geri döndürülemeyecek şekilde yok olur. Eğer beyinde bir yaşam belirtisi yoksa, kişiyi ya da hayvanı hayata döndürmek imkansızdır. Tabii tüm şartlar normal ise oluşacak senaryolardır bunlar.
Geçen sene Yale Tıp Okulu Bilim insanları, 32 domuzun beynini ölümlerinden tam 4 saat sonra hayata geri döndürdüklerini duyurarak Mary Shelly’den sonra ki en büyük beynin canlanmasına imza atarak büyük bir başarı elde ettiler.
Araştırmacılar ölen organları, BrainEx denilen kana benzer (kana alternatif) sıvıyı pompalayan, ürettikleri bir sisteme bağladılar. Bu kana alternattif olan sıvı, oksijen yetmezliği olan bir kişi de hücre sağaltımına yardımcı oluyor. BrainEx adlı sistemin beyin de ki iç yapıyı korumaya yardımcı olduğu da görüldü.
Tüm bu bulguların içerisinde en dikkate değer bulgu ise, beyin hücreleri arasında ki elektriksel aktivetinin yeniden başlamasıydı. Sinyaller her ne kadar koordinasyona sahip olmasa da ve bilinç olmasa da zaten beyinlere enjekte edilen kimyasallar bunu önlemek içindi.
Nörolog Prof. Nenand Sestan,
“Göstermek istediğimiz, hücre ölümünün adım adım, kademeli gerçekleşen bir süreç olduğu ve bu süreçlerden bir kısmının geciktirilebilir, korunabilir, hatta geri çevrilebilir özellikler taşıdığı”
diyor.
Bu araştırmaya yönelik makale Nature’da yayımlanmıştı. Bu ekibin (Sestan ekibi) hayvanların üzerinde çalışma sebepleri ise beyin ağlarını ve nörolojik hastalıkları inceleme altına almaktı. Ancak bu araştırma hem bilim dünyasında hem de halk arasında büyük tartışmalara neden oldu ve bir çok soruyu da beraberinde getirdi. Ölüm nasıl tanımlanır? Beyin ölümünde bu güne kadar bilinenler yanlış mıydı? Bu bilgiler güncellenmeli mi?
Bu soruların hepsi elbette ki cevaplanmak istiyor. Sanıyoruz ki Sestan, büyük ihtimalle yanlışlıkla bulduğu bu gelişme yüzünden zor zamanlar geçirecek.
Bu araştırmanın yayımlanmasından yaklaşık 6 ay kadar sonra BBC Science Focus ie görüşen Sestan’ın gelecek ile ilgili planlarını anlatmaktan birkaç adım geri durduğu gözlerden kaçmıyordu.
“Bunun gibi bir çalışmayı takip eden tekrar değerlendirme dönemi son derece önemli olabilir; hatta bütünsel açıdan bakıldığında, öyle de olmalı”
Diyen Sestan, kendi ekibinin bir sonraki deney setini çok dikkatle değerlendireceğini, ancak şuanda bunları biraz da olsa açıklamanın çok erken olacağını da söyledi.
Sestan ve ekibi bu konuda her neye karar verirlerse versinler, bilim dünyası artık bu gelişmeyi kayıt altına aldı. Bir çok araştırmacı bu çalışmayı genişletmek ve ilerletmek adına çalışmalara çoktan başladılar bile. Hatta İtalyan bir beyin cerrahı “insan üzerinde ilk kafa naklini yapmaya hazır olduğunu” dahi açıkladı. Yani dünya artık çok farklı bir yöne doğru gidiyor. Kim bilir belki de önümüzde ki yüzyıllar da ölüm denilen bir şey kalmaz, ve herkes sonsuz yaşamın tadını çıkartır.