Ölümsüzlüğün Çaresi Bulundu mu? Tıpta Ölümsüz Olmanın Sırrı Çözülmek Üzere!

Ölümsüzlüğü bulmak, ölmeden yaşamı sürdürmek hem asırlardır merak edilen, hem de çoğu kişi tarafından imkansız görülen bir konu. Peki siz  dondurularak ölüme çare olabileceği söylenen uygulamayı duydunuz mu? İşte, ölüme çare olabileceği söylenen kriyonik! Kriyonik Nedir? İnsanoğlunun hayal dünyası ucu bucağı olmayan bir deniz. Asırlardır en büyük isteğimiz ise ölümsüz olmak. Sahi, dünyanın sonuna kadar […]

Ölümsüzlüğü bulmak, ölmeden yaşamı sürdürmek hem asırlardır merak edilen, hem de çoğu kişi tarafından imkansız görülen bir konu. Peki siz  dondurularak ölüme çare olabileceği söylenen uygulamayı duydunuz mu? İşte, ölüme çare olabileceği söylenen kriyonik!

Kriyonik Nedir?

İnsanoğlunun hayal dünyası ucu bucağı olmayan bir deniz. Asırlardır en büyük isteğimiz ise ölümsüz olmak. Sahi, dünyanın sonuna kadar yaşamayı, istediği yaşta kalabilmeyi, ruhunun bedenden asla çıkmamasını kim istemez ki?

Kriyonik, insan öldükten sonra üzerinde yapılan bir uygulama ve ölümsüzlüğü vadediyor. Nasıl mı? Bu işlemin kendisinde uygulanmasını isteyen kişiler kafalarını ya da vücutlarını süresiz bir şekilde donduruyorlar. Bu şekilde ilerleyen zamanlar da bilim adamlarının vücutlarında ki hasarları onararak yaşama geri döndürebileceklerini düşünüyorlar!

Kriyonikçiler, beynin zarar görmediği sürece ölümün tam olarak gerçekleşmediğine ve günümüz de henüz icat edilmemiş teknolojiler ile ileride hayata geri döndürülebileceklerine inanıyorlar. Henüz icat edilmemiş olan nanotıp, insan zihnini bilgisayara kopyalama ve klonlamanın bu hayata geri döndürme olayına yardımcı olabileceğini düşünüyorlar.

Dondurulmuş vücutları saklama fikri ise yeni değil. Bu fikir 1962 yılında Robert Ettinger, Ölümsüzlük İhtimali kitabında yazmış. Psikoloji profesörü Dr. James Bedford ise 1967 yılında dondurulan ilk insan unvanına sahip. Bu dondurma işleminden sonra ise yaklaşık 400 kişinin de dondurulduğu biliniyor. Dünya genelinde ise tam 3000 kişi dondurulmak istiyor. Bu fikir daha çok duyulduğunda daha fazla kişinin dondurulmak isteyeceğine ise kesin gözüyle bakılıyor.

Dünya da kriyonik şekilde dondurulma hizmeti veren 3’ü ABD’de bir tanesi ise Rusya da olmak üzere toplamda 4 tesis bulunuyor. Kriyonik uygulaması hatırı sayılır destekçi sayısına sahip olsa da bunun sözde bilim olduğunu, tesislerin insanlara boş umut vadettiğini düşünün çok fazla bilim insanı da mevcut.

Soğuk Ölüme Çözüm Oluyor

Ölüm gerçekleştikten sonra dondurulmak ve sonrasında yeniden hayata döndürülmek her ne kadar çok tartışmalı bir olay olsa da hücre, kan ve dokuları çok soğukta dondurarak saklama başta veterinerlik olmak üzere, tıpta da kabul görmüş aşamaları olan bir süreç. Örneğin; ilk olarak 1954 de dondurulmuş sperm hücreleri doğru bir şekilde çözdürüldükten sonra tüp bebek uygulamasında kullanılmış.

Günümüzde ise embriyo ve spermler ile yumurta hücreleri kanser tedavisi veyahut cerrahi sterilizasyon geçirenlere üreme şansı vermek için yıllarca dondurularak saklanabiliyor. Organ nakline ihtiyaç duyanlar için donörden alınan organlar alıcıya ulaştırılmak üzere özel kutularında ve neredeyse dondurularak muhafaza ediliyor. Bu güne kadar dondurulduktan sonra çözünen organlar yalnızca birkaç sıçan ve tavşan organı var.

Çünkü donan organda oluşan kristaller büyük dokulara zarar verebiliyor. Yine de dondurularak muhafaza edilen sürecin gelişmesiyle birlikte organların çok daha uzun süre korunabileceği umut ediliyor. Günümüz de ise bağışlanan organlar yalnızca birkaç saat canlı tutabiliyor. Eğer kriyonik uygulaması hayata geçirilirse ve daha fazla alanda kullanılırsa daha uzun süre korunabilirler. Bu da organ naklinde bekleme listelerinin kısalmasına, daha çok insana ulaşılmasını sağlar.

Donan ve Sonrasında Yaşayan Canlılar Var

İnsanların dondurulup tekrar canlı olarak hayata döndürülmeleri henüz mümkün olmasa da doğal yollardan bunu yaşayan canlılar var. Örneğin, Alaska da yaşamlarını sürdüren ağaç kurbağaları kış mevsimi geldiğinde donuyor. Bahar geldiğinde ise amfibi yeniden canlanıyor ve günlük yaşantısına kaldığı yerden devam ediyor. Kriyoprotektan, hücrelerin içinde ki buz kristallerinin oluşmasını ve vücuda zarar vermesini önler. Böylece Alaska da yaşayan bu kurbağalar her sene yedi ay boyunca kış uykusuna yatarlar.

Exit mobile version