“Çek çıkar düştüğüm kuyudan… ki biliyorsun ben var halimle yok olma çabasındayım… nefes aldığın her anı hayata döndürememenin telaşındayım… yazıyorum Olric… okuya okuya bul beni… ne imla, ne satır arası, ne paragraf… boşluk yok Olric… dopdoluyum…”
Türk Edebiyatının eşsiz eserleri içinde yerini alan “ Tutunamayanlar” ünlü yazar Oğuz Atay’ın kaleminden okuyucusuyla buluşmuş bir başyapıttır. Bu yazımızda UNESCO tarafından Türk Edebiyat Tarihindeki en seçkin eser kabul edilen Tutunamayanlar isimli romana ve yazarına kısa bir bakış yapacağız… İşte Türk Edebiyatında yeni bir evrenin başlangıcı “Tutunamayanlar”…
Türk Edebiyatında Bir Devrim
Birçok yazar ve okura göre, ülkemizdeki modern edebiyatın en önemli dönüm noktalarından birini oluşturan bu eser, Oğuz Atay’ın 1972 yılında yayınlanmış ilk romanıdır. Bu eserin sahip olduğu anlatım şekli, kullanılan dil ve içerik itibariyle, edebi çevreler bu yapıtı Türk Edebiyatında bir devrim noktası olarak kabul ederler.
Belirli bir konu ve ardışık hikaye yerine daha çok çağrışımlar, izlenimler, ayrıntılar, eleştiriler ve çözümlemelerden oluşan eser, bu yönüyle de çok tartışılmış ve taşıdığı modern ve post modern öğelerle yeni bir evreninde başlangıcı sayılmıştır.
Turgut Özben ve Olric
Eserin konu olarak, intihar eden arkadaşı Selim Işık’ın izini sürmeye ve onu diğer insanların gözünden tanımaya çalışan genç bir mühendis olan Turgut Özben’in bu arayış ve iç hesaplaşmalarına odaklanır. Her bir insanda Selim Işık’ın farklı bir yönünü keşfeden Turgut Özben, Selim Işık’ın sorgulayan ve düşünen biri olduğunu ve bu nedenle hayata “tutunamadığını” görür.
Selim’in izini sürerken Turgut Özben’e Olric adını verdiği bir hayali arkadaş eşlik eder. Olric, aslında Turgut’un iç sesinden ibaret bir tahayyül ve onun kendi içi ile konuşmasıdır. Eserde Turgut Özben’e “efendimiz” diye hitap eden Olric, bazen onu ve fikirlerini desteklerken bazen tam tersi düşünceleri savunur ve bazen de Turgut’un kararlar almasına yardımcı olur.
https://www.youtube.com/watch?v=uG4qLt-xd8M
Selim Işık’ın gölgesinin içinden bir garip yaşama tutunan Olric, Turgut Özben’in beyninin içindedir. Saygılı ve bir o kadar mütevazi Olric, “Tutunamayanların” aksine Turgut’un benliğinde asılı bir şekilde kala kalmıştır.
“Ve ben Olric düşmeseydim, düşlerimin sırtından zaten inecektim”
diye Olric’e seslenen Turgut Özben, Selim Işık’ın yaşamını irdeledikçe, sonsuz ihtimalleri ve hayata tutunmanın anlamsızlığını keşfetmeye başlar. Aslında bu keşif bir anlamda kendi hayatını da görebilmek ve kendisinin de “bir tutunamayan” olduğunu anlaması yönünden Turgut Özben için çok önemlidir.
Çok Yönlü Bir Aydın Oğuz Atay
Çok yönlü aydın kişiliği ile öne çıkan yazar Oğuz Atay, modernist yazım teknikleri ve unutulmaz eseri “Tutunamayanlar” ile Türk Edebiyatında yeni bir evrenin de başlangıcına öncelik etmiştir. Yazdığı roman ve hikayeler ile bir çok ödül kazanan Atay, 1934 yılında Kastamonu’nun İnebolu ilçesinde doğmuştur. Ağır ceza yargıçlığı ve milletvekilliği görevlerinde bulunan bir baba ile öğretmen bir annenin oğludur.
İstanbul Teknik Üniversitesinden mezun olan Oğuz Atay bir dönem mühendislik, sonrasında öğretim üyeliği gibi vazifelerde de bulunmuştur.Tutunamayanlar, Korkuyu Beklerken, Tehlikeli Oyunlar gibi önemli eserlere imza atan Oğuz Atay, 1977 yılında genç yaşta beyin tümörü nedeniyle hayatını kaybetmiştir.
https://www.youtube.com/watch?v=T59901-b_tE
Yaşadığı dönemde hiçbir eseri ikinci baskı yapamayan yazarın ölümünden sonra ise eserlerinin değeri daha iyi anlaşılmış ve birçok eseri defalarca basılarak, en çok satanlar listesinde yer almıştır.
“Tutunamayanlar” isimli eseri ise UNESCO tarafından “20. yüzyıl Türk Edebiyatında ki en seçkin eser” olarak kabul edilmiştir. Birçok başka dile çevrilen bu eser, Oğuz Atay’ı dünya çapında tanınan bir yazar haline getirmiştir.
“Tutunamayanlar” aynı zamanda Oğuz Atay’ın kendi yaşam öyküsünden de izler taşıması nedeni ile kısmen bir otobiyografi olarak da değerlendirilir.
Oğuz Atay ve unutulmaz eseri Tutunamayanlar’a bir pencere açtığımız bu yazımızı yine aynı eserinde yer alan şu sözler ile bitirelim.
Hüzne bulanmadan yaşanmıyor ki Olric… İlk açılan yaranın bir daha kapanmayacağını… İlk kopan fırtınanın ömür boyu dinmeyeceğini… Hep ilk olanın ne varsa aniden değiştirileceğini nereden bilebilirdin ki Olric… Şehirler değiştiriyorum Olric… İçimden şehirler geçiyor sen her durakta duruyor inmiyorsunlara takılıp kalıyorum… Şehirler değişiyor Olric… Ben değişiyorum… Değiştikçe kanıyorum… Dünya da değişiyor… Yaşanmışlıklar olduğu gibi duruyor işte… Sen yok desen de… Ay dolunay işte…”
Ayrıca ek olarak, 1970 yılında TRT Roman Ödülünü de alan Atay’ın bütün eserleri arasında önemli bir romandır.