Japonya’da yer alan efsanevi Fuji Dağı, 3.766 m yüksekliği ile bir ada ülkesi olan Japonya’nın en yüksek noktası konumunda bulunuyor. Bu yazımızda 300 yıldır sessiz olan bu ünlü yanardağın hikayesini sizlerle buluşturacağız.
Üç Yüzyıldır Uyuyan Bir Dağ: Fuji Dağı
Shizuoka kenti yakınlarındaki Yamanashi’de bulunan Fuji dağı, Japon kültürüne ve inanışına göre kutsal bir dağ olarak kabul ediliyor. Yılın beş ayı karla kaplı çatısı ile enfes bir manzara oluşturan bu yanardağ, 300 yılı aşkın süredir sessiz durumda. Fuji dağının 300 yılı geçen uykusundan uyandığında çevreye nasıl bir tehdit oluşturabileceği ise tam olarak bilinemiyor.
Japonya’nın En Yüksek Noktası Fuji Dağı’nda!
Japonlar tarafından efsanevi ve kutsal bir dağ olarak kabul edilen Fuji Dağı, Honshu adasında yer alan ve 3.766 metre yüksekliği ile Japonya’nın en yüksek dağıdır.
Fuji dağı ayrıca Asya adalarında yer alan ikinci en yüksek yanardağ (en yüksek dağ Sumatra adasındaki Kerici dağıdır) unvanına da sahiptir.
Fuji Dağı aktif bir volkan niteliğinde olmakla beraber, bu dağ en son 1707 yılında patlamıştır. Mükemmel bir manzara sunan Fuji Dağı, Japonya’nın en büyük kenti olan Tokyo şehrine yaklaşık olarak 100 km. mesafededir. Şehrin güneybatısında yer alan bu dağ, açık havalı günlerde Tokyo’dan rahatlıkla görülebilir.
Fuji Dağı’nın beş ayı aşkın süre boyunca karlı kalan simetrik konisi ise, adeta Japonya’nın kültürel ikonu durumundadır ve birçok sanat eserine konu olmuştur ve fotoğrafçılık adına da önem arz eder. Yine bu ünlü dağ, dağcıların ve turistlerin en sık uğradıkları bir önemli rota konumundadır.
Kutsal Dağ Fuji ve Efsanesi
Eşsiz bir güzelliğe sahip Fuji Dağı, Haku Dağı ve Tate dağı ile beraber Japonya’nın üç kutsal dağından biridir ve en ünlüsüdür.
Japonların kutsal dağı olan bu dağın bir de efsanesi vardır. Efsaneye göre;
“Yıllar öncesinde oldukça fakir olan ve çocukları bulunmayan bir karı koca yaşarmış. Adı Sanugi olan adam bambu ağacı keserek evini geçindirirmiş. Yine bir gün bambu kesmeye giden adam, bambuların içinde parlayan bir kız bebek görmüş. Sahibi olmayan bebeği evine götüren adam ile karısı, bu güzeller güzeli bebeği büyütmeye karar vermişler.
Bebeğin ışıldayan yüzü ve güzel gözleri nedeniyle Kaguya Hime (Parlayan Prenses) adını vermişler. Bebeği bulduktan sonra adam her bambu kesmeye gittiğinde, bambuların içinde bir altın para bulmaya başlamış. Zamanla zengin bir adam haline gelen Sanugi’nin kızı büyümüş ve güzelliği dillere destan olmuş.
Kaguya Hime’nin güzelliği ve inceliği nedeniyle Japonya’nın dört tarafından soylular onunla evlenmek için evine gelmeye başlamışlar. Bu teklifleri geri çeviren Kaguya Hime’nin ünü en sonunda imparatorun da kulağına ulaşmış,
Bir av partisi düzenleyen imparator, kızın evinin yakınlarında konaklamış ve Kaguya Hime’yi ilk gördüğünde ona aşık olmuş. Kaguya Hime’de imparatorun sevgisine karşılık vermiş ancak imparatorun diğer eşlerini kabul edemeyeceğini ve bu yüzden imparatorla evlenemeyeceğini söylemiş.
Kaguya ile İmparator ile uzun bir süre mektuplaşmışlar. Birkaç yıl geçtikten sonra Kaguya Hime, eskisi gibi yaz günlerinden hoşlanmamaya başlamış, artık imparatorun mektupları dahi onu mutlu etmeye yetmiyormuş, güzeller güzeli bu kız balkonda oturup, ayı seyrediyor ve hiç konuşmuyormuş.
Dolunay’a yakın bir gün, Kaguya Hime daha fazla dayanamayıp, babası ile konuşmaya karar vermiş ve şu sözler dilinden dökülmüş. Babacığım biliyorsun ki ben normal bir bebek değildim, ben ayda yaşıyordum ve yapmamam gereken bir şeyi yaptığım için ceza olarak beni dünyaya gönderdiler ve senin çok çalışmana karşılık beni sana hediye ettiler. Ama artık benim kendi insanlarımın arasına dönme vaktim geldi, dolunay gecesi ben gideceğim demiş.
Babası bu duruma çok üzülürken, imparator da haberdar olmuş ve askerlerini kızın evine gönderip, Kaguya Hime’nin götürülmesine engel olmaya çalışmış. Ancak dolunay gecesi gelen kadın ve erkekler o kadar güzelmişler ki, askerler sadece onlara hayranlıkla bakakalmışlar.
Dünyada yaşadıklarını unutması ve yeniden aralarına katılması için aydan gelen dostları Kaguya Hime’yi götürmeden önce, Kaguya Hime babasına onu sonsuza kadar yaşatabilecek bir iksir vermiş. Ancak babası o olmadan sonsuza kadar yaşamak istemediğinden, bu iksiri Kaguya Hime’nin son mektubu ile birlikte imparatora göndermiş.
İmparator’da Kaguya Hime olmadan sonsuza kadar yaşamak istememiş ve Japonya’nın aya en yakın noktası olan Fuji dağına, yazdığı bir mektup ve sonsuz hayat iksiri ile birlikte tırmanmış. Dağda mektup ve iksiri yakarak dumanının aya doğru yükselişini seyretmiş.
İşte bu efsaneye göre sonsuz hayat iksiri nedeniyle Fuji dağı sonsuza dek yaşayacaktır.”
UNESCO Dünya Mirası Listesinde Yer Alan Bir Dağ
Doğal güzelliği ve tarihsel geçmişi nedeniyle Fuji Dağı, 22 Haziran 2013 günü ‘Dünya Mirası Listesine’ eklenmiştir. UNESCO Fuji Dağındaki 25 konumu kültürel mekan olarak tanımlamıştır. Bu seçilen mekanların arasında dağın kendisi ile birlikte Shinto Tapınağı ve yanında Fujisan Hongu Sengen Taisha ile 1290 yılında kurulan Budist Taisekiji Baş Tapınağı da bulunmaktadır .