Eğitim ve iş dünyasında başta kadınlar olmak üzere herkese bir yol açan öncü idi Suna Kıraç. Tarih, kültür ve sanat alanlarında oluşturmuş olduğu kalıcı ve kaliteli yapılarıyla adeta Türk insanına bir nitelik kazandırdı. Ve Suna Kıraç yaptıklarıyla her zamanki mücadelesiyle hep hatırlanacak. Suna Kıraç 15 Eylül 2020 sabahında hayata gözlerini yumdu. Bu haber öncelikle televizyon kanallarına ve hemen akabinde de sosyal medyaya düştü.
Suna Kıraç Kimdir?
Suna Kıraç 3 Haziran 1941 Ankara doğumluydu. Koç ailesinin bütün çocukları gibi Suna Kıraç da oldukça iyi bir eğitim aldı. Kıraç, Robert Koleji’ni bitirdikten sonra dünyanın sayılı yüksek öğrenim kurumlarından bir tanesi olan Wharton School of Finance’ten kabulünü aldı fakat Vehbi Koç’un ısrarları üzerine Ülkemizdeki Boğaziçi Üniveristesi’ne devam etti. Finans ve bankacılık alanlarına odaklanan Suna Kıraç daha sonra da ‘’Vehbi Koç Üniversitesi’’nin tek ve ilk öğrencisi olarak eğitimini tamamladı.
Suna Kıraç ve TEGV
Suna Kıraç daha sonra Koç Grubu’nun eğitim alanındaki yatırımlarının hayata geçirilmesinde en önemli isim oldu ve kendi isteği doğrultusunda Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV) için yola koyuldu. Suna Kıraç bir söyleşide Türkiye’nin en önemli ve en temel sorunlarının başında nitelikli eğitimin geldiğini “Ülkemizdeki en büyük sorun eğitim eksikliğidir veyahut da eğitim yanlışlığı; dolayısıyla eğitimin ne kadar önemli olduğunu ancak iyi eğitilen insanlar anlayabiliyorlar” sözleriyle ifade etmişti. Kendi başına çıktığı TEGV yolculuğunda Suna Kıraç, eğitimde fırsat eşitli sağlamayı, nitelikli kuşakların yetişmesinde katkı sağlamayı ve cumhuriyetin temel ilkelerine bağı nesiller yetiştirmeyi hedefledi. Bunun için de silah seslerinin eksik olmadığı Güneydoğu’daki illere gitmekten hiç çekinmedi. Kıraç o tehlikeli bölgelerde vakfının birimlerini açarken açık açık liderlik özelliklerini ve cesaretini gösterdi.
Suna Kıraç Tabuları Yıkıyor, İş Hayatına Atılıyor
1969’lı yılların Türkiye’sinde, iş dünyasının önde gelen zengin ailelerinin kızlarının çalışması ayıp sayılıyordu. Bu dönemlerde de Suna Kıraç cesaretini göstermişti. Çünkü Kıraç, Koç Holding’te çalışmaya başlamıştı. Dolayısı ile Suna Kıraç aslında erkek egemen olan iş dünyasında Türk kadınının da var olabileceğini gösteren ilk örnektir. Daha sonra da Suna Kıraç’ın açtığı bu yoldan pek çok zengin ve büyük yatırımcı ailelerin kızları yürüdü… Eğer Suna Kıraç olmasaydı, Türk kadınlarının erkek egemen iş dünyasında var olması belki biraz daha gecikebilirdi. Suna Kıraç her zaman gerçek zenginliğin ‘hamiyetperverlik’ olduğunun farkındaydı. Bu farkında oluşla Kıraç, Galatasaray Eğitim Vakfı’nın kuruluşunda destek sağladı, Boğaziçi Üniversitesi ve Robert Koleji’ne destekler verdi… Tüm bunlar Suna Kıraç’ın ne kadar ‘hamiyetperver’ olduğunun sadece ufak göstergeleri…
Suna Kıraç Kütür ve Sanat
Suna Kıraç yalnızca eğitim alanlarındaki destek ve faaliyetleri ile değil; kültür ve sanat alanındaki katkılarıyla da örnek bir isim oldu. Üstelik bunda tek başına da değildi. İnan Kıraç ve Suna Kıraç, sahip oldukları sanat koleksiyonlarını ve sanat eserlerini kendi vakıflarına teslim etti ve toplumla paylaştı. Üstelik Kıraçlar’ın kurduğu bu vakfın bünyesinde Pera Müzesi, Antalya Kaleiçi Müzesi, İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, Akdeniz Kültür ve Sanat Merkezi gibi uluslararası kalitede olan birçok kurum da inşa edildi. Boğaziçi Üniversitesi Nörodejenerayon Araştırma Laboratuvarı da yine Kıraçlar’ın kurduğu vakfın bünyesinde yer alıyor. BÜNDAL sıradan bir laboratuvar olarak değil; dünya çapında bir kurum olarak önemini koruyor.
Suna Kıraç ve Dokunduğu Hayatlar
Suna Kıraç her konuda ve her zaman niceliğin değil niteliğin önemli olduğunu açıkça ortaya koyan oldukça önemli bir insandı. Bu ülkeye pek çok katkısı oldu. Türk kadını için adeta bir pusula olan ve yol gösterici nitelik taşıyan Suna Kıraç, bir televizyon programında, yaptıklarının Türkiye nüfusunun yüzde 10’na dokunduğunu dile getirmişti. Ancak bu ‘dokunma’, o insanların hayatlarını yalnızca yüzeysel olarak etkilemek anlamında değil elbette. Yaklaşık olarak 8 milyon insanın hayatını değiştirmek anlamında…
Hayatının her safhasında savaşçı ve mücadeleci özelliği ile akışı değiştiren insanın ta kendisi oldu Suna Kıraç. Toplumun tabularıyla yıllarca mücadele eden Kıraç aynı zamanda 20 yıl boyunca tedavisiz olan bir hastalıkla; ALS hastalığı ile de mücadele etti. Her yönden mücadeleci ruhunu sergileyen, topluma ışık tutan, milyonlarca insanın hayatına dokunan, niceliğe değil niteliğe verdiği önemle engel tanımaksızın tabuları yıkan Suna Kıraç hiçbir zaman unutulmayacak ve her zaman hatırlanacak.